Thursday 28 March 2013

Tüm o pırıltıları altın sanma!!

Deniz. Su.

İş için bu sefer tam tanımadığım 2 kişi ile yola çıktım. Deniz kenarında kaldık. Oteli ben ayarladım ve dedim ki; "3 kişiye deniz tarafında 3 oda". 
"Maalesef deniz tarafında oda yok".

Olsun dedim artık, akşam vaktinde gördüğüm, soluduğum yeter.

Otele gece yarısı varınca, dağınık verilen oda kartlarını aldık. Odama girince daha ışığı yakmadan anladım deniz tarafında olduğumu. Ohh bu kız çok şanslı! Ertesi sabah öğrendim ki, diğerleri benim gibi şanslı değilmiş.

Sonrasında da, iş güç derken, dönüş yolunda, senelerce dibinde yaşadığım ilçenin ara sokaklarına girdik. O kadar ara ki, meşhur Atmaca'ya girmişiz meğer. Nasıl bir yer olduğunu gözlerimizle gördük. Ama ne fotoğraf malzemesi varmış birader. O vakitler ilgim olsaydı, ne ünlü olurdum ben internetlerde! hehe

Sonra o akşam Dkl Lvnt Myhn'ye gittik. (ruhu şad olsun Çgty By'in). Değişik bir geceydi.

O deniz kenarında 5 sene yaşayıp da, nasıl ayrılabildiğimi düşündüm. Mekanları insanlar güzelleştirir ya, benim için de insan kalmamıştı orada. 

Yorucu bir iş için gidip de, tatildeymişcesine rahatlamayı sağlayan tek şey su. Bir daha gittiğimde o mayo da benimle gelecek!!


2 comments:

  1. Çok daraldığımda, gider musluğu açar, elimi azıcık olsun suya sokarım.. Suyun benim üzerimde de var rahatlatıcı etkisi. Denize çok uzakta yaşıyorum artık (hayal bile edemezdim bir zamanlar bunu) ama şehrin içinden çeken ufak dereler, minik göletler ilaç gibi geliyor.

    ReplyDelete
  2. Burada bir su birikintisi var, göl diyolla :/

    ReplyDelete