Sunday 30 December 2012

Senfoni Orkestrası

Üniversitede son iki sene boyunca her Cuma akşamını İzmirDevletSenfoniOrkestrası'nın konserlerinde geçirdim. Kaynağını söyleyemeyeceğim 2 kişilik protokol biletimi genellikle o dönemler yakın olduğum bir kız arkadaşımla paylaşıyordum.

Eh bilenler bilir, yılbaşı konserleri ile bahar konserleri meşhurdur. Herkes gelir.
Bilinen oynak eserler çalınır, insanlar oturdukları yerden dans ederler. Alkışla eşlik ederler.

Bahar konserine de biletlerim vardı. Annem Efes Antik Tiyatro'da yapılacak konsere gitmemi hiç istemiyor. Aslında kimse istemiyor. Yine o senfonik arkadaşımla gitmeye karar verdik. O zamanlar bende araba falan yok tabi. Ortaokul arkadaşlarımı ayarladım. Bizi aldılar. Ben de etek, elbise giyme alışkanlığım yok ama giyinmişim biraz. Otobanda giderken, hop lastik patladı. Kenara çektiler.

Birlikte büyüdüğümüz için birbirini kardeş gören ortaokul arkadaşlarım erkek, birisinin saçı uzun. Yedek lastik yok. Biz şıkır şıkırız. Otoban ıssız. Telefon yok o vakitler. Tey tey. Sonra nasıl olduysa artık, uzun saçlı arkadaş arabada kalmaya karar verdi. Biz de diğer arkadaşım; Erkn'la birlikte lastikçi bulmaya. Elbette otostop çekiyoruz önümüzde lastik. Dura dura bir kamyoncu durdu.
Önce Erkn bindi, sonra biz. O koca araca etekler ve topuklularla bindik. Bir sohbet bir sohbet, biraz da piçlikle lastik tamircisinde inerken kamyoncu bize Kibariye kasetini verdi. Öyle bir arkadaş olduk.
Sonra yine başka bir kamyonla döndük. Lastiği değiştirdiler, kaseti dinlemek istedik, erkekler dinlemek istemedi. Zira uzun saçlı arkadaş biraz korkmuştu. Birkaç araç yavaşlamış, o da korkmuş falan. 

Ama inat edince işte, konser alanına ulaştık. Aklıma gelmediği için altımıza minder de almamıştım, ardımıza giyecek de. Sonra donunca, erkenden ayrıldık.  Sağ salim eve geldik. Anneme anlatınca, "ben demiştim" ifadesi. Bu anneler neden hep böyle. İçlerinde bir sensör mü var, istemediği ne yaptıysam başıma birşey gelmiştir.

Neyse.

Eh şimdi başşehire geldim ya, burada CSO var. Yılbaşı konseri ilanını görünce hemen Bay Kuş'u aradım. Tamam deyince, programlar yapıldı. İnternetten aldım bileti. 3tl de komisyon verdim. Bir daha da o şirketten bilet almam bu arada.
Konser gecesi ben işten çıktım, sevgilimle buluştuk. Konser alanına giderken, trafik karman çorman. Taksici bunalınca bizi yarı yolda indirdi. Yürüyoruz, bir sıra var ki, off off.

Sıraya girmeden bileti nereden teslim alacağımızı soralım diye VIPye gitmiştik ki, ben orada salak salak beklerken, bir kadın bize davetiye verebileceğini söyledi. Bize aldık, sonra arkadaşlarımıza aldık, sonra bir de kardeşimle eşine istedik. Kadın verdi davetiyeleri ama maalesef VIP değildik.

Sıradayız. Kaynak yapanlar, onları kovalayanlar. Bir de çok tuhaf belki, yaşlı insanlar bu konuda daha terbiyesiz oluyorlar. Öndeki bizden büyük çiftle sohbet ediyoruz arada. Bir baktık, bir Ank'raHamfendisi aramızda duruyor. Yaşından ötürü birşey demedik. Arkadaki çılgın, isyankar gençliğe de "yaşlı ama birşey demeyin" diye gözdağı verdik. Ayrıca bilete bakmıyorlarmış. Herkes girdi konsere. Davetiye hatıra kaldı.

Girdi de, bir yerleşemedi yerine memur Ank'ra halkı. ErolErdinç çıktı artık, hala yerleşme derdi, hala konuşmalar. Ey ahali, MuratBoz konseri mi sandınız burayı???!!!

Arkada vırvır konuşan kıza dönüp, "susacak mısınız artık?" dediğimde, "konuşmuyorum ki" gibi salakça bir laf edince, Bay Kuş tüm iriliği ile döndü, birşeyler dedi. Ben sinirden ses girdilerini kapatmıştım zaten. Meğer "bak ama hala konuşuyorsun" demiş.

Ya, konserlerde öksürmekten tedirgin olan elit İzmr ahalisinden biri iken, saygısız, kaba halkın arasında çok sinirlendim. Bir daha da gitmem halka açık konserlere. O kadar rahatsızdı. Yersiz alkışlar, sürekli bir uğultu...

F.D. hanım haklıymış, konuk grup da bir dandikumdu. Kendilerine yer ayırmamıza rağmen yetişemedikleri için balkonda yerde oturan arkadaşlarımızı bulup, erken çıkmaya karar verdik. O esnada çılgın salsacı birkaç çift, orkestranın önünde çıkmış dans ediyordu. 

Çıktık ama aracın arkasında 3 tane daha araç var. Biz sakin sakin bekledik ama kocası direksiyonda iken başka bir adamla ağız dalaşına giren kadın mı dersin, aracın içerden buharlaştığını düşünmediği için dışından silmeye çalışıp, sonra aymasına rağmen fark ettirmemeye çalışan amca mı dersin, buhardan arkasını göremediği için manevra yapamayıp ortada kalan başka bir amca mı artık.

Fenalık geldi.

Konser de kötüydü, ben de iki gece üstüste yaptığım tren yolculuğu ve yorucu ama verimli bir gün sonrasında bitmiş durumdaydım.

Eh Ank'ra halkı, beni yine şaşırtmadınız. Ama bir gün seni seveceğim Ank'ra, bir gün, belki ölmeden önceki son gün. 

Ank'raseviciler hiç saldırmasın. Yorumunuzu yayınlamam bile. 

2 comments:

  1. :) İzmir'e benzemez ora yavyuu.. Bozkır güzeli. Bir de tiyatro denemesi bekliyorum senden, Ank'raseviciler (çok tutuum bu tanımı) tiyatroyu da pek sever ve giderler..

    ReplyDelete
  2. Birkaç ay sonra tiyatroyu da denerim. Ama ben sevmiyorum tiyatro.

    Diksiyonlu bir sesin "bugün hava ne güzel değil mi? işe geç gideceğim" demesi sahte geliyor.

    ReplyDelete